Sonunda Marakeş’ten çıkmayı başardım yazılarımda 🙂 ve Kazablanka’ya geldim . Aslında Kazablanka’yı es geçebilirdim . Çünkü Fas’ın ruhu olan ,kendine özgü şehirlerinden sonra Kazablanka bana o kadar sıradan geldi ki , hatta bir ara tatillerde hiç yapmadığım şeyi yaptım ve bıdı bıdılandım ‘ buraya gelmeseydik de olurdu , tatil yapmaya gelsem hadi neyyyseee ama yani deniz dediğin , kumsal dediğin bizde de var ‘ Aslında sonra biraz hata yaptığımı anladım , keşke Kazablanka’nın tadını Mehmet ve benim sevebileceğimiz gibi çıkarsaydık diye . Ama işte tur olunca bazen olmuyor öyle 😀
Aslında çok fazla haksızlık etmeyeyim Kazablanka’ya, güzel bir şehir , son derece modern hatta bir çok bina oldukça modern . Mesela Paris’te ki güzel sanatlar akademisi mezunu mimarların öğrendiklerini bu şehirde ki yapılarda uyguladığı gerçeği kadar modern . Ama Marakeş’ten sonra modern mimari yapıların olduğu çok düzenli ve çok temiz bir sahil şehri görmek sizi çok fazla etkilemiyor . Haa sırf deniz tatili için gidip ‘hadi bi Marakeş’i , Rabat’ı da görelim ‘derseniz çok güzel bir seçeneği olur ama kısa süre için gezmek istediğinizde biraz sıkıntılı bir şehir .Gezmek istediğiniz zaman çok dağınık mesela ama hemen panik yapmayın çünkü sizi istediğiniz her yere götüren ‘petit taksiler ‘ ve çok büyük bir ulaşım ağı olan tramvay sistemleri var .
Taksiler ve taksiciler oldukça şirinler ( yolunuz düşünce gerçekten ne demek istediğimi anlarsınız ) Bazıları biraz fazla şirin olup sizi kazıklamaya çalışabilir sakın kanmayın 🙂 Bizi otelimizden bir kitapçıya götüren gerçekten çok eğlenceli bir taksi şoförümüz vardı mesela , inerken bizden 100 dirhem aldı . Dönüşte 1 adım bile fazla atmadan aynı kitapçının önünden başka bir taksiye bindik ve aynı yol üzerinden bizi otelimize götürdü ve bu taksici bizden 30 dirhem aldı . Yani siz siz olun , taksiye bindiğiniz an ‘taksimetre’ açtırın .
Ya da tramvay kullanabilirsiniz . Tramvay sistemleri Türk mühendisler tarafından yapılmış 🙂 Hemen girişlerde bilet satan otomatik ATM’ler var oradan biletinizi nakit ya da kredi kartı ile alabiliyorsunuz .
Dediğim gibi hakkını çok fazla yemeyeyim ama gezilecek çok fazla yer yok. Mutlaka görmeniz gereken yer Atlantik kıyısında yer alan denizin doldurulması ile yapılan aynı anda 25.000 kişinin cami içinde 80.000 kişinin cami dışında namaz kılabildiği dünyanın en uzun minaresine sahip olan 2. Hasan camii.
Gördüğüm en ihtişamlı camiiydi . Müslüman olmayanlar ziyaret edemiyor . Hatta Müslüman olmanız yetmiyor , başınız açıksa elinde düdük ile hemen bir bekçi gelip avludan ! uzaklaşmanızı söylüyor . Tuvalete bile giremiyorsunuz . Hemen arap kadınlar ‘yallah yallah ‘ yapıyor ( sonra Dünya Müslümanlardan neden korkuyor – ayy neyse bu konulara girmeyi sevmiyorum ) Aaa tabi tüm bunlara rağmen özel izin ile ! son model arabaları ve canti takım elbiseleri ile İngilizler ,Fransızlar gelip arka kapıdan gayet rahat girip camiiyi dolaşabiliyor .
Fas’ta bütün camiilerin minaresi bizdekinin aksine kare . Ve ezan okunma şekilleri kesinlikle çok farklı . Ezanın amacı tek olsa da okunma şeklinin farklılığı beni hatta bizi şaşırtmıştı . Bizim müezzinlerimiz gibi olamazmış kimse onu öğrendik 🙂
Efendim , camiiyi gezdiyseniz hepsi bu kadar ,bavulu toplayıp sonraki istikamete devam edebilirsiniz .) yok yok şaka yapıyorum tabii ki ama gerçek payı da var . Neyse işte mesela sahil boyu kordonda gezebilirsiniz. Onların deyimiyle ‘korniş’ . Cesaretiniz varsa hava kararmaya başladığında salyangoz çorbası satmak için çıkan el arabalarının yanına yanaşıp bir kase salyangozu kürdan çıkartarak yiyebilirsiniz .
Salyangoz çorbası sizi pek açmadıysa hayatınız boyunca yiyebileceğiniz en KÖTÜ dondurmayı yemek için bir cafeye oturun . Gerçekten çoookkk kötüydü . Benim fikrim değil. 40 kişilik grubun 3. kaşığını yiyenini görmedim . ‘Belki oturduğunuz cafe kötüdür’ demeyin Fas’ın geneline hakim bir durum KÖTÜ dondurma . Sadece İtalyan dondurmacılarını tercih edin bence 🙂
Kazablanka ‘da çok sevdiğim sayılı şeylerden biri bir Fransız kitapçıydı ( onu ayrı yazmalıyım ) . Tek pişman olduğum ise graffiti sokağını görmemem oldu . Ne yapın ne edin o sokağı gidip gezin . eve döndükten sonra internette baktığım duvar resimleri beni benden almış ve defalarca kendime kızmama sebep olmuştur. Lütfen siz aynı hatayı yapmayın . Aaa birde tur ekibi ‘İstanbul ya da Türk lokantasına ‘ gitmek isterse orada yolları ayırın ve mahalli yemek yapan bir yere gidin . Veee birde sakın ayran sipariş etmeyin . Tatlı ayran biz Türklere göre değil kesinlikle .
Kazablanka için diyeceklerim bu kadar .Bir sonra ki yazıda görüşünceye kadar iyi kalın . Sevgiler .
Bir gezi bloğu yazmadığımı da unutmayın olur mu 🙂 Çok ayrıntılı bilgi vermek benim harcım değil yani 🙂
3 Yorum Var
Gezi blogu değil misin?!!
Nasıl yani?
Bize ennn detaylı bilgileri vermek senin görevin (!) değil mi :PPP
Film kaynaklı olarak ismi romantik geliyordu Kazablanka’nın ama bu yazıdan sonra “ne gitçem yahu” dedim! Tüm kabahat senin 🙂
Şaka bir yana, salyangoz çorbası mı??? Oyyyyy yedin mi cidden?
Öperim senii
Kitapçıyı da yaz
Kazablanka çok güzel olmayabilir ama fotoğraflar beni benden aldı. Yaraya tuz ekmek gibi olmasın ama o graffiti sokağından ne fotoğraflar çekerdin de paylaşırdın bizimle ;)) Neyse kuzum üzülme, senin kadrajından heryer güzel…
Gezi blogu olman gerekmiyor. Detaylı tarih okumak isteyen açsın milyonlarca kaynaktan okusun.
Kazablanka beni hayal kırıklığına uğrattı. Hayır gidip görmedim, senin paylaşımlarından yola çıkarak bunu söylüyorum. Nedense kafamda fazla mı büyütmüşüm nedir:)
Tatlı ayranı hayal bile edemedim:))